16 Mayıs 2014 Cuma
Ağlatan Dans’ın Müziğine Dikkat
Ağlatan Dans dizisi çok yakında Show Tv ekranında izleyici ile buluşacak. Herkesin hayal ettiği ve bu hayalini gerçekleştirmek istediği en güzel aşkı anlatan Ağlatan Dans’ta, mert ve yakışıklı Çerkez genci olan Zoloy’la, dünyalar güzeli Begüm’ün dillere destan aşkının anlatılacağı dizide Öykü Çelik ve Kıvanç kasabalı başrolde.
Dizinin tanıtımlarında kullanılan ezgi ise çok ünlü anonim bir Kafkas ezgi … ismi Kafa Chikh
Aslan Tlebzu’nin de albümünde yer verdiği Kafa Chikh’in oldukça hüzünlü bir hikayesi var. Muzaffer Tokmak, Ağlatan Dans’da da yer verilecek olan bu şarkısının hikayesini şöyle anlatmış.
Müzik, aslında bir kahramanlık destanının müziği. Kahraman ve kahramanlık sözcüklerini sevmem ama kullanmak zorundayım. Yiğitlik sözcüğünü kullanabilirdim belki yerine, ama bu sözcüğü de sevmiyorum aslında.. Şehitlik sözcüğünü de…Elden ne gelir?! Bu sözcükler, kültürlerde var.
Bizde bir söz vardır. “Ülkesi güzel olanın düşmanı çok olur”derler. Kafkasya tarihi bir saldırılar tarihidir. Düşmanı çoktur kısaca… Hikayenin tarihini tam olarak bilmemiz olanaksız. Hikaye büyük bir ihtimalle 15. yüzyıl ve 18.yüzyıl zaman aralığında geçmiştir.
Çerkesler 1750′li yıllardan 1862 yılına kadar Rus ve komşularının saldırılarına uğramışlar. Özellikle Rus saldırıları 100 yıl sürmüş, Kafkasya’nın işgali ve jenosit ile son bulmuştur.
Özetle hikaye, Rus savaşları sırasında geçer.
Prenses, eşini ve evli iki oğlunu cepheye gönderir. Ruslar püskürtülür. Ancak eşi ve büyük oğlu savaşta ölür. Küçük oğlu, arkadaşlarıyla birlikte, ağır yaralı olarak babasının ve ağabeyinin cesetlerini evin kapısına kadar getirir, oracıkta ölür ve atından düşer.
Prenses, oğullarının arkadaşlarına şu soruyu sorar. “Eşim ve oğullarım, savaşırken mi yoksa kaçarken mi yaralandılar? Düşmanı püskürttünüz mü?”
“Evet!” derler oğlunun arkadaşları, “Onlar savaşırken öldüler!”
Anne, buna inanmaz. Cesetlerin giysilerini sıyırıp bakar. Üçünün de yarası göğsündedir.
Yara, cesedin sırtında ise tören düzenlemeyecektir. Evde hiç erkek kalmamıştır. Tüm sorumluluk prensestedir artık.
Cenazeler defnedilir. Halk mezarlıktan evin önüne gelip taziye için dizilir. Prenses gelinlerinin en güzel, en yeni elbiselerini giymelerini ister.
“Ağlamayacaksınız!… Ben de ağlamayacağım!.. Siz, dediğimi yapın, eksiksiz!” der. “Size de başsağlığı dilenecek… Benimle birlikte halkı kapıda karşılayın ve yanımda durun!”
Prenses mızıkası (*) kucağında, yanında gelinleriyle kapıya çıkar. Cemaatın en yaşlısı diziden bir adım ileri çıkarak sol elini kaldırıp, baş sağlığı diler. Yaşlı adamın kolunu indirmesiyle birlikte, prenses mızıkanın tuşlarında bu müziği dillendirir. Gelinlerine de dans etmelerini buyurur.
Savaştan dönen oğullarının arkadaşları ile gelinler, bu müzikle dans ederler.
Dansın adı, o gün bu gün, Bitmeyen Kafe (uzun kafe); müziğin adı da Ağlatan Kafe ( prensesin ağıtı) olarak anılır.
…
Sevgideğer… bu trajik bir konu!.. Sakın sen de ağlama müziği dinlerken!… Sana yakışmaz. Sevgiyle…”
http://www.aglatandans.biz/Konu-A%C4%9Flatan-Dans%E2%80%99%C4%B1n-M%C3%BCzi%C4%9Fine-Dikkat.html
İşte Aslan Tlebzu’nun yorumu ile Ağlatan Dans Dizisinin Müziği
kaynak: televizyondizisi.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder